21 Nisan 2011 Perşembe

Perperperşembe *



İnsan şartlandı mı hava ağrınca bir gözlerini açıyor illaki. Benim içinde 6 gibi uyanmak biraz endişe biraz da sinir harbinin başlangıcı olacak gibi olsada saati gördüğümde ki derin rahatlama hissi ile kendime 2 saat daha hediye etmenin mutluluğuyla tekrar uyudum. 8 gibi çalan alarmın o en güzel şarkılardan biri olsa da artık ilk saniyesinde bünyemi altüst eden sesiyle uyandım >.< Ama mecalim yine yoktu henüz. Ve kendime en büyük lüksü tanıyarak taksi ile gitme fikrimi sevdim ve 10 dakika daha uyuyarak mutlu, huzurlu ve dinç bir şekilde kalkıp hazırlandım. Taksiyi çağardım.

Belki yaptığı işi seviyordu, belki alışmıştı, belki keyfi pek yerindeydi, belki de günün ilk müşterilerinden olmamdı. Ama kısa yolculuğumuz boyunca güleryüzünü eksik etmeyip hal hatır sorarak başlayan konuşmamızda biraz lafladıktan sonra iyi dilekleriyle beni kampüse bırakan taksi şöförüne fazlasıyla hayran olmuştum. Ya uykusunu almış bedenimin ruhuma yolladığı enerjiden kaynaklı herşey iyi gözüküyordu yada gerçekten sabahın bu kendine has enerjisi beni benden almıştı. Her neyse ben bunun keyfini sürmenin tadını çıkarıyordum :)

Güne böyle güzel başlamışken çoğu insanında böyle olduğunu görmek güzeldi. Herkes uykularından fedakarlık edip, koskoca gününü doldurup hayatından küçük birer zaman ayırarak toplanmışlardı.

AKM'ye girince sanki herkes benim için, bana bir şeyler hatırlatmak için stand kurmuş gibilerdi. Yer alan firmalar karşımda öylece dururlarken ister istemez gözüm daldı. Çeşitli düşüncelerin aklımda koşturmaları ile geçirdim buradaki vaktimin bir kısmını. :/

Daha sonra dalgınlığımın sona ermesi Murat Kayacan'ın bana ait olduğum yerden bahsediyor oldığunu farketmemle oldu. Bu kez Ne yapmam gerekiyor? Nasıl yapmam gerekiyor? ve Nasıl olur? sorularını kendime yöneltip düşünmeye başladım. Bu içimin karanlığına pek iyi geldi ;)

Dünlerin getirdiği düşüncelerin, dış etkenlerin bende yaptığı çağrışımların yarattığı dalgınlıkla kararttığım içimin dışarıya yorgunluğum olarak vurduğu saati 17.oo ettiğimiz akşamüstü sularında karşımıza çıkan Sancak Basa'nın mükemmel enerjisi, hareketliliği ve samimiyeti ile güne başladığımdan fazlasıyla kendimi iyi hissediyordum :))

Bitmesini hiç istemediğim bir söyleşiydi. Böyle bir insanla daha çok vakit geçirmek ondan birşey öğrenmek için her fırsatımı değerlendirirdim. Öyle de oldu. Aradığım staj işte tam da onda bulunuyordu. Ama bize bunu çekilişle vermek isteyince şans işi biraz bozdu. Ama bilmeli ki ben Sancak Basa'nın peşini bırakmam :)

Kısacası rutin ve anlamsız kıldığım haftanın 4. günü olan perşembeyi güzelce doldurdum. Kafamda hala bir çok soru olmakla beraber, ne istediğime karar vermeme yardımcı oldu bir kez daha. Ve bu tek bir konuda sınırlı kalmayarak beni daha da rahat kıldı. İnsanlardan bir şeyler öğrenmek güzel. Bu bilgi alışverişi gerek sosyal hayatta, sıradan durumlarla, gerek eğitim bazında tecrübeler ve akademik bilgiler ile olsa da algılarım açık, kapasitesi çok ve ufku geniş bir insan olarak hayatımı sürdürüyor olmak güzel, tavsiyemdir ;) 

Oh üzerine bir de üç saat İstatistik gördün mü o virgüller, sayılar çok severim (.kalp) uğraştın mı sorarlar sana Bu Neyin Kafası? diye. Daha ne olsun Benden Güzeli Yok :)
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder